Parkinson Hastalığı Nedir?


Son zamanların en çok dikkati çeken hastalıkları arasında Parkinson hastalığı  yer alıyor. Bu hastalık, pek çok kişiyi derinden etkileyen otonom sistemi doğrudan etkisi altına alan bir hastalık olarak biliniyor. Motor sistemi hastalıkları denilince ilk akla gelen Parkinson, henüz kesin tanıları bulunmayan, uygulanan testler ile asla kesin bir sonuca varılamayan, pek çok hasta da farklı şekillerde ortaya çıkabilen bir hastalık olarak biliniyor.

parkinson

Parkinson Hastalığı Nedir?

Titreme ile kendini gösteren Parkinson hastalığı genellikle ilerleyen yaşlarda görülmeye başlar. Başta elleriniz, ayaklarınız ve özellikle çenenizin kontrolsüz bir şekilde titremesi olarak nitelendirilebilir. Kontrolsüz bir titreme ile meydana gelen hastalığın halen kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Dünya genelinde Parkinson hastalığı yaşayan bireyler ile araştırmalar yapılmakta ve bu hastalığa dair detaylar ortaya çıkarılmaktadır. Parkinson hastaları oldukça zorlu dönemler ile karşı karşıya gelebilmekte ve özellikle ilerleyen dönemlerde yürüme ve konuşma yetilerinden dahi mahrum kalabilmektedirler. Dolayısı ile bu açıdan bakıldığında Parkinson asla hafife alınmaması gereken bir hastalık olarak dikkat çekecektir. Bu hastalığa sahip olan kimseler ani olarak ataklar geçirebilir ve geçirmiş oldukları bu ataklar süresince de kendilerine hakim olmakta zorlanabilirler.

parkinson

Dolayısı ile hastaların yalnız kalması ve uzun süre tek başına bırakılması onlar için çok uygun bir durum oluşturmayacaktır. Dünya genelinde Parkinson hastalığına sahip olan kişiler incelendiğinde Muhammed Ali’nin de bu gruba dahil olduğu görülmüştür. Hastalık ani olarak meydan gelebileceği gibi darbelere bağlı olarak da oluşabilmektedir. Bu sebepten ötürü bu hastalık üzerinde halen çalışmalar yapılmakta ve hastalar test edilmektedir.

parkinson

Parkinson Hastalığı Tedavisi

Amerika ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülke Parkinson hastalığı için tedavi geliştirmek amacıyla oldukça büyük laboratuvarlar kurmuştur. Burada test edilen ve gözlemlenen hastaların kiminde ani şekilde atakların geliştiği saptanırken kimi de çeşitli tetiklemeler yolu ile atağa geçmektedir. Bu konu hakkında derin araştırmalar yürütülürken Parkinson hastalığının tespit edilmesinin de o kadar zor olmadığı bilgisi verildi. Zira belirli testler ve hastaların vermiş olduğu tepkiler yardımı ile onların bu hastalığa yakalanıp yakalanmadıklarını öğrenmek mümkün.

Daha sağlıklı bilgiler sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Kadınlarda Mensturasyon Dönemi


Mensturasyon dönemi, normal fonksiyonlara sahip olduğu düşünülen bir kadının 28 günlük bir periyot içerisinde karşılaştığı gebelik sürecini doğrudan etkileyen bir dönem olarak düşünülebilir. Regl ya da adet dönemi olarak da isimlendirilebilen bu dönem, 21 gün ila 35 günlük bir dönem içerisinde sürebilir. Bunun yanı sıra 3 ila 7 gün sürebilen mensturasyon dönemi, bundan daha fazla sürmesi halinde doktor kontrolünde değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Regl Dönemi Niçin Var?

Mensturasyon ya da regl dönemi, kadınların gebe kalmaları için takip etmeleri gereken bir süreçtir. Neredeyse her kadının bildiği üzere, yumurtalıklar her ay belirli bir periyot halinde yumurta üretirler. Sağlıklı bir vücuda sahip olan bir kadın ay içerisinde gebe kalabilir. Bu durumda yumurta, zigot yani döllenmiş yumurta ismini alır. Bununla birlikte, gebelik oluşmamış ise yumurta kan yolu ile dışarı atılır. Kısaca mensturasyon dönemi, üremenin sağlanması için var olduğunu söylemek mümkün olacaktır.

Mensturasyon Dönemi Sancısı

Kadınların sıklıkla merak ettikleri konuların başında, adet dönemi boyunca sancıları nasıl aşacakları bulunmaktadır. Mensturasyon dönemi kadından kadına değişiklik göstermekle beraber, pek çok kadın ne yazık ki bu dönem içerisinde sancı çekebilmektedir. 12-18 yaşları arasında başlayan bu süreç, menopoz adı verilen dönem ile sona erer. Hayatlarının verimli üreme dönemi boyunca adet gören kadınlar, ağrılardan kurtulmak için pek çok yöntem denerler. Gündelik bilgilerden gelen ve uzun zamandır regl döneminde sıkıntı çeken kullandığı, kekik ya da nane suyu gibi alternatif çözümlerin yanı sıra, tibbi açıdan da kullanılabilecek pek çok ilaç bulunmaktadır. Doktor kontrolünde kullanılacak bu ilaçlar, önerilmeden kesinlikle satın alınmamalıdır. Bunun yanı sıra regl sancılarınızı hafifletmek ve mensturasyon dönemini sıkıntısız bir şekilde atlatabilmek için deneyebileceğiniz pek çok yöntem bulunmaktadır.

mensturasyon dönemi

Sıcak su kullanımı, bunlardan ilki olmakla beraber kadınların birçoğu regl döneminde vücutlarını sıcak tutmayı tercih eder. Bu, nispeten doğru bit yöntem olmakla beraber, regl döneminde duştan kaçınılması gerektiği mutlaka yanlış bir bilgidir. Regl dönemi boyunca da duş alınabilir, bu durum büyük ölçüde rahatlamanıza ve mensturasyon dönemi boyunca ağrınızın azalmasına yardımcı olacaktır.

Daha sağlıklı bilgiler sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Saç Dökülmesi Nasıl Önlenebilir?


Saç dökülmesi, günümüzde erkeklerin en çok şikayet ettiği konuların başında gelmektedir. Birçok erkek, saç dökülmesi nedeniyle fiziksel görünüşü hakkında kaygılar yaşamakta, bu durum da zaman zaman psikolojik problemlere yol açabilmektedir. İstatistiklere bakıldığında, Türkiye’de erkeklerin 4/1 lik kısmının kellik problemi yaşadığını görüyoruz. Bu kişilerin arasında henüz 20-25 yaş aralığında bulunan birçok insan bulunmakta. İnsanların birçoğu saç dökülmesinin tedavisinin mümkün olmadığını düşünse de, saç dökülmesi aslında tedavisi mümkün bir rahatsızlıktır.  Saç dökülmesi denince ilk akla gelen ve kellikle sonuçlanan dökülme türü, erkek tipi saç dökülmesi ya da başka bir deyişle, genetik dökülmedir. Bu dökülme türünde, önce şakaklar ve saçın tepe bölgesi açılır, daha sonraysa bu noktalar birleşerek kellik denilen durum oluşur.

Tedavi yolları

saç dökülmesi nasıl önlenirSaç dökülmesi birden ortaya çıkmaz, adım adım gelişir. Bu yüzden, saç dökülmesinin ortaya çıkmaya başladığı ilk anlardan itibaren müdahale etmek önemlidir. Örneğin, saç dökülmesi sorunu yaşayan erkeklerde, henüz 15 yaşından itibaren saç kalitesinde bozulma meydana gelir. Saçlar şekil almamaya başlar, saçın renginde matlık ortaya çıkar. Bu durum saç dökülmesinin habercisi olabilir. Bu gibi problemlerle karşılaşılan ilk andan itibaren H ve B7 tedavisine önem vermek gerekir. Bu ihtiyaç besinler yoluyla karşılanabileceği, dışarıdan vitamin takviyesi ile de karşılanabilmektedir. Bu müdahalenin yetersiz kalması oldukça sık rastlanan bir durumdur. Zira; saçların dökülmesinin nedeni DHT adı verilen hormondur. Dht hormonu saç köklerinden yeni saçlar çıkmasını engeller. Saçların yeniden çıkması için bu hormonu baskılamak gerekir. Bunun için çeşitli ilaçlara başvurulabilmektedir.

Saç ekimi kesin çözüm

saç dökülmesi saç ekimiBu tedaviler de yetersiz kaldıysa ve saçlarınızda dökülme ciddi seviyelere ulaştıysa, başvurmanız gereken yol kesinlikle saç ekimidir. Saç ekimi teknolojisi bugün Türkiye’de de son derece gelişmiş durumdadır. Saç ekimi için, dökülmemiş ve sağlıklı saçlardan alınan doku, artık saç çıkmayan köklere nakledilir ve zaman içinde saçlar yeniden tamamen çıkmaya başlar. Saç ekiminden sonra dökülme  kesinlikle tekrarlamayacaktır zira ekilecek saçın dokusu, dökülme özelliği  olmayan, kafanın arka tarafındaki saç tellerinden alınır.

Daha sağlıklı bilgiler sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Prostat Nedir? Belirtileri Nelerdir?


Genellikle hastalığın adı yerine kullanılsa da, prostat aslında tek başına bir hastalık değildir.  Prostat, erkek üreme sisteminin bir parçası olan ve sağlıklı bütün  erkeklerde bulunan, şekil itibari ile cevize benzeyen ufak bir salgı bezidir.  İdrar torbasının altında,  kalın bağırsak ya da başka bir deyişle rektumun ön tarafında yer alır. Üretra olarak da bilinen ve asıl görevi idrarın idrar torbasından ayrılmasını sağlamak olan idrar yolunun başlangıç kısmını adeta kalın bir yüzük gibi çevreleyen bu salgı bezinin ana görevi, meniyi oluşturan sıvının yüzde yirmilik bir kısmı sağlamak ve spermin dışarı boşaltılmasını sağlamaktır.  Prostat hastalıkları genelde prostatta büyüme ve prostat iltihaplanması olarak iki farklı türde görülür.  Halk arasında prostat adıyla bilinen hastalığın asıl adı, iyi huylu prostat büyümesidir. Prostat büyümesi kötü huylu olarak da görülebilir ki bu duruma, prostat kanseri adı verilir.

İyi huylu prostat nedenleri

prostat tedavisiProstatın tam olarak neden kaynaklandığını açıklamak için yeterli bulgu yoktur.  Fakat prostat problemleri genelde kırklı yaşlarını geçmiş erkeklerde görüldüğü için, problemin yaşın ilerlemesine bağlı olarak görülen hormon değişimleri olduğunu söylemek mümkündür.  Genetik faktörlerin de prostat büyümesini tetiklediğini söyleyebiliriz. Yapılan arıştamalarda ortaya çıkan sonuçlara göre, 60 yaş ve üstündeki erkeklerde iyi huylu prostat büyümesi görülme oranı %50 civarında seyrederken, bu oran 80 yaşında %90’a kadar yükselmektedir.

Tedavi

prostat belirtileriProstanın büyüme oranı, prostattaki büyümenin diğer organları etkileyip etkilemediğine bağlı olarak, tedavi yöntemleri değişkenlik göstermektedir.  Cerrahi olmayan yollar da, cerrahi yollar da, prostat tedavisinde kullanılmaktadır. İlk kullanılan yöntem; izlem yöntemidir. İzlem yöntemi; hastanın prostatında büyüme tespit edilmişse ama bu durum hastayı rahatsız etmiyorsa uygulanır. Hastanın durumu belli zaman aralıkları ile yapılan kontroller sayesinde gözlem altında tutulur.  Bu durumdaki hastalar, uykudan en az iki saat önce sıvı alımını durdurmalı, kafeinli içecekleri tüketmemelidir.  Bu önerilere uyulduğu halde prostat büyümesi şiddetlendiyse, ilaç tedavisine başlanır. Eğer ilaçlar prostat büyümesini durdurmak konusunda yeterli olmuyorsa, cerrahi tedaviye başvurmak zorunludur. Prostat ameliyatlarında son zamanlarda lazer teknolojisi de kullanılmaya başlanmıştır.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Kanser Tedavisinde Doğru Bilinen Yanlışlar


Kanser, günümüzde tüm dünyada en çok insan ölümüne neden olan hastalıktır. Tıptaki gelişmeler ile birlikte bazı türlerin öldürücülüğü azaltılsa ve tedavi imkanları artsa da, hala kanserin kesin olarak bir tedavisi olduğunu söylemek mümkün değil. Kendisi veya ailesinden birilerinin başına kanser hastalığı gelmiş olan birçok kimse, hastalığı yenmek için çeşitli arayışlar içine giriyor ve çeşitli yollara başvuruyor.  Fakat birçok hastalıkta olduğu gibi, kanser tedavisinde de, sık sık doğru bilinen yanlış yollara başvurulabiliyor ve bu da hastalığın kötüye gitmesine bile sebep olabiliyor. Bu yüzden, kanser karşısında da, diğer tehlikeli hastalıklar karşısında da mutlaka bilinçli olunmalı.

Doğru bilinen yanlışlar neler ?

kanser tedavisinde yanlışlarKanser konusunda birçok doğru bilinen yanlıştan bahsedebiliriz. Bunların bir kısmı, henüz kanser olunduğunun farkında olmadan başlıyor. Yani kanser hastalığına yaklaşımda bir sorun var. O sorun da; ‘’kanser belirti ve bulgu vermez’’ inancı. Bu inanç, kanser tedavisinde çok büyük sorunlara yol açabilir. Zira, kanserin herhangi bir bulgu ve belirti vermeyeceğin inanan insanlar, doktora gitmeyi sürekli erteliyor. Buna sebep olarak da; kanser herkeste, her an çıkabiliyor, belirti vermiyor, kanser değildir, gibi cümlelerle açıklanıyor. Oysa ki, kanser belirtisi olabilecek bir durumla karşılaşıldığı anda doktora gidilse ve ilk anda tedaviye başlansa, tedavi şansı yükseliyor ve yaşam süresinde ciddi bir artış görülüyor. Kanser konusunda erken tanı en önemli noktalardan biri. kanser tedavisi nasıl olurDoğru bilinen bir yanlış da, tümörlü bir noktaya biyopsi yapmanın tümörün yayılmasına sebep olacağıdır. Oysa bu inanış da tamamen safsatadan ibarettir. Biyopsinin, tümörün yayılmasına sebep olacağına dair tek bir bilimsel çalışma bile bulunmamaktadır. Bu yüzden, biyopsi yapılması gerektiğini  duyduğunuzda, biyopsiden çekinmemelisiniz. Ne yaparsan kanser olacaksan olursun inanışı da kanser tedavisinde çok büyük zorluklara yol açabilir. Kanser vakalarının büyük bir oranı önlenebilir ve tarama ile erken yakalanabilir. Sigara kullanımının bile tek başına, kanser kökenli ölümlerin %30’una sebep olduğu bilinmektedir.  Bu gibi sebeplerden ötürü, kanser konusunda bilinçli olmalı, doktorların direktiflerine göre hareket etmeli ve şehir efsanelerinden uzak durmalısınız.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Kabızlığa Karşı Neler Yapılabilir?


Kabızlık; bağırsaklarda normalden daha az miktarda su olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır bunun yanı sıra sindirim sisteminin iyi bir şekilde çalışmaması, mide ya da bağırsakların düzgün bir biçimde boşaltım yapamaması sebebi ile dışkılama periyodunun aşırı miktarda azalması ya da bir süre boyunca hiç dışkılama yapamaması durumudur. Bunun yanı sıra çeşitli ilaçlar da kabızlığa sebep olabilmektedir. Kabızlık genel olarak yetersiz, düzensiz ya da yanlış bir şekilde beslenmenin bir belirtisi olabilir ve gün boyunca tükettiğiniz besinleri çok yakından ilgilendirebilen oldukça önemli bir rahatsızlıktır. Günümüzde de bu sorunlar hala yüzlerce insanı kötü duruma düşürmektedir. Bu rahatsızlığa yakalanan insanlardan bazıları ilaç kullanma yöntemi ile bu rahatsızlıkla mücadele etmeye çalışırken bazıları ise kendi kendisine, doğal yöntemler ile mücadele etmeye çalışmaktadır.

Kabızlığın nedenleri:

  • kabızlık nasıl geçerFazla miktarda şeker kullanmak.
  • Lifli ve posalı besinlerin oldukça az miktarda tüketilmesi ya da hiç tüketilmemesi durumu
  • Bağırsakta bulunan tümör, ur, kanser ve benzeri hastalıklar
  • Zamanla tembelleşmeye başlayan bağırsaklar
  • Psikolojik durumlar; evden başka yerde tuvalete girememek, yabancıların bulunduğu ortamlarda tuvalete girmeye çekinmek gibi sebepler.
  • Bazı kullanılan ilaçların yan etkileri

Kabızlığa karşı alınabilecek önlemler ve tavsiye edilen besinler: 

  • kabızlık nedenleriGenellikle lif içeren ve omega yağ asitleri gibi sağlıklı, tavsiye edilen yağlar bakımından zengin olan besinlerle beslenmek kabızlığı hafifletmektedir.
  • Bol bol su içmek neredeyse vücudumuzda her rahatsızlığa iyi geldiği gibi kabızlığın giderilmesinde de bol su içmek oldukça faydalı olacaktır. Kabızlık rahatsızlığına yakalanmadan önce de bol bol su içerek rahatsızlığa karşı önlem alabilirsiniz.
  • Bol bol meyve ya da meyve suyu tüketmek. Özellikle çoğu kimsede üzüm ve erik suyu bağırsakların yumuşamasını sağlayarak kabızlığın giderilmesine yardımcı olur.Ayrıca bunun yanı sıra kurutulmuş diğer meyveler de yüksek miktarda besin lifi içerdiği için kabızlığa karşı şiddetle önerilmektedir. Taze sıkılmış meyve suyu kabızlığa iyi gelebildiği gibi ülser ya da reflü hastalığı olan bireylerde meyve suları asit içerdiği için kullanımına oldukça dikkat etmek gerekir.
  • Kabızlığa iyi gelen bazı diğer besinler ise fasulye, baklagiller, tahıllar ve lif içeren diğer sebzelerdir.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Hiperemezis Gravidarum


Bulantı ve kusma hali, hamilelerde oldukça sık rastlanan bir durumdur. Hamile kadınların neredeyse yüzde ellilik bir kısmı, hamilelik döneminde kusmalarda ve bulantılardan şikayet etmektedir. Fakat, hamile kadınların %0,5 %1’inde bu şikayet çok ciddi boyutlara çıkmaktadır. Çok şiddetli boyutlara çıkan bu kusma ve bulantılara hastalık olarak değerlendirilmeli ve mutlaka tedavi edilmelidir.  Bu şiddetli kusma ve bulantı durumuna hiperemezis gravidarum adı verilir. Hastalığın en çok rastlandığı dönem, gebeliğin ilk üç aylık dilimidir. Bulantı ve kusmalar nadir olarak beşinci aya kadar sarkabilmektedir.  Bu problemin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, endokrinolojik, psikolojik veya biyokimyasal nedenlerden dolayı oluşabilmektedir. Bu hastalık üzerine yapılan çalışmakarda, hiperemez gravidarum’dan muzdarip hastalarda, helikobakter pilori enfeksiyonunun yüksek olduğu görülmüştür. Bunun yanında, endoskopik biyopsilerde, midedeki harabiyat oranı yükseldikçe, bulantıların ve kusmaların şiddetlendiği görülmüştür.

Teşhis

hiperemezis gravidarum nedirGebelikte aşırı kusma ve bulantının yanında, vücutta sıvı eksikliği bulgularına rastlanması ayrıca tansiyon düşüklüğü ve nabızda yükselme görülmesi halinde, akla hiperemez ihtimali gelmelidir.  Bu hastalarda ilk yapılması gereken, ultrason ile gebelik olup olmadığının tespitidir.  İkiz gebelik ve mol gebelik durumlarında hiperemezin daha çok görüldüğü bilinmektedir. Hiperemez hastalarında yapılan labaratuvar tetkiklerinde potasyum ve sodyum düzeyinde artış gözlemlenir.  Bazı hastalarda ise, tiroid hormonunun yükselişe geçtiği ve hastaların %1lik bir diliminde hipertiriodi bulguları gözlemlenir.

Riskler ve tedavi

hiperemezis gravidarum tedavisiEğer tedavisi yapılmazsa, hiperemez hastalığı anne sağlığını tehdit eder. Annelerde B1 vitamini eksikliğine bağlı olarak Wernicke ya da Korsakoff sendromu gibi, tehlikeli sinirsel sendromlar ortaya çıkabilir. Ayrıca, kan sodyum düzeyindeki düşmeden dolayı bilinç bulanıklığı, havale hatta solunumun durması gibi problemler ortaya çıkabilir.  Sodyum tedavisinin gereğinden daha hızlı yapıldığı zamanlarda da, vücutta sıvı artışından dolayı kanda pıhtılaşma görülebilir. Eğer bu pıhtılar akciğere ulaşırsa, ciddi problemlere yol açabilir.  Tedavi yöntemleri arasından ilk başvurulması gereken, hastanın sıvı dengesinin düzeltilmesidir.  B1 vitamini takviyesi mutlaka yapılmalıdır. Kusmayı önleyici özelliği olan ilaçlardan yararlanılabilir.  Bulantı ve kusma eğer ciddi düzeydeyse, ağızdan beslenmeye bir süre ara verilebilir.  Bulantı ve kusma hafif seyrediyorsa, yağlı, baharatlı yiyeceklerden kaçınılan bir diyet listesi faydalı olacaktır.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Hindistan Cevizi Yağının Bilinmeyen Faydaları


Hindistan cevizi yağı, dünya üzerinde yalnızca bir yağ olarak değil aynı zamanda birçok rahatsızlığa, soruna iyi gelmektedir. Örneğin; cilt problemlerinin iyileşmesine, tokluk hissi yaratarak kilo vermenize yardımcı olur. Bunların yanı sıra insülini dengeler, göbek bölgesinde oluşan yağlanmayı azaltır. Dünyanın tropikal bölgelerinde yetişen ve oralarda kolaylıkla bulunabilen hindistan cevizi bunların yanı sıra birçok bilinmeyen faydası bulunmaktadır. Bu faydaların ne olduğunu eğer sizler de merak ediyor iseniz gelin hep beraber ünlü hindistan cevizi yağı faydaları nelermiş bir bakıp, öğrenelim.

Alzheimer hastalığına doğal bir ilaç ‘Hindistan cevizi yağı’

hindistan cevizi yağı faydalarıHindistan cevizi yağı içinde bulunan MCFA’lar (yani orta zincirli yağ asitleri denilen sağlıklı yağlar) karaciğer sindirim sistemi, ketonları beyin tarafından kolay bir şekilde erişebilir enerji haline gitmesini sağlar. Ketonlar, glikozu enerjiye çevirmek için insüline ihtiyaç duymadan beyine enerji sağlayabilir. Günümüzde son yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda beynin aslında kendi insülinini oluşturduğunu göstermiştir. Yani bir alzheimer hastası olan bireyin beyni kendi insülinini oluşturabilme yeteneğini kaybetmesi durumunda, hindistan cevizi yağından sağlanan ketonlar, beyin fonksiyonlarının onarılmasına yardım etmek için alternatif bir enerji kaynağına dönüştürülüp, enerji sağlayabilmektedir.

Ayrıca hindistan cevizi yağı böbrek enfeksiyonlarını tedavi etmekte ve bununla birlikte karaciğeri korumaktadır:

hindistan cevizi yagi alzheimerHindistan cevizi yağının diğer bir faydası da; idrar yolları ve böbrek enfeksiyonlarını oldukça basit bir şekilde iyileştirebilmesidir. MCFA yağ içerisinde bulunan bakteriler üzerindeki lipid kaplamayı bozarak doğal ve bir o kadar da sağlıklı bir antibiyotik olarak ortaya çıkar ve onlarla savaşarak öldürür. Ayrıca hindistan cevizi yağının direkt olarak karaciğerleri hasardan koruyup, hastalıkların iyileşmesine yardımcı olduğu konuda kanıtlanmış bilimsel araştırmalar bulunmaktadır.

Bağışıklık sistemini

Hindistan cevizi yağının bağışıklık sistemini güçlendirdiği oldukça bilinen bir bilgidir. Hindistan cevizi yağı içerisinde bakteriler ile mücadele etmeyi sağlayan ve virüsler için düşmanca bir ortam oluşturan laurik asit içermektedir. Günümüz dünyasında da  birçok hastalık, vücut içerisinde gelişen kötü bakterilerin, mantarların, virüslerin ve parazitlerin aşırı bir şekilde büyümesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Hindistan cevizi yağı sayesinde buna karşı koyarak, mücadele edebilirsiniz.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

Hemoroid Nedir?


Hemoroid Nedir? Hemoroid Olanlar Nasıl Beslenmelidir? 

Hemoroidler, anal kanalın üst tarafında fazla miktarda genişlemiş olan damar yumaklarıdır. Hemoroid hastalığı, günümüzde halk arasında basur ya da mayasıl olarak bilinmektedir. Ayrıca hemoroidler iç ve dış olmak üzere iki farklı şekilde oluşmaktadır ve bilinmektedir. Belirli bir zaman içerisinde hastalığın gelişmesi ve ilerlemesi ile beraber altta yatan nedenler ile birlikte anal kanal içerisine yerleşen, oldukça genişlemiş toplar damar yumakları makatın dış tarafına doğru çıkması ile oluşur.

Hemoroid hastalığına neden olan faktörler nelerdir?

  • hemoroid nedirAlışagelmiş bağırsak hareketlerinde ani ve keskin değişiklikler ( kabızlık, ishal ),
  • Gebelik durumu ve doğum yapılması
  • Sedanter yaşam
  • Bazı farklı spor etkinlikleri ( örneğin ata binmek, bisiklet sürmek gibi sporlar )
  • Çeşitli meslek grupları ( şoförler, pilotlar, kaptanlar ve benzeri meslek sahibi olanlar ),
  • Fazla miktarda alkol tüketimi ve vazgeçilemeyen alkol alışkanlığı
  • Pelvik bölgede yerleşen tümörler, karında ascites oluşumları
  • Kalın bağırsak kanseri gibi faktörler hemoroid hastalığına neden olmaktadır.

Hemoroid Olanlar Nasıl Beslenmelidir?

hemoroid tedavisiHemoroid yani diğer bir ismi ile basur hastalarının oldukça yoğun bir şekilde dışkı yumuşatıcı birtakım ilaçlar kullandıkları bilinmektedir. Dışkılama olayının daha rahat olabilmesi için ise dışkı yumuşatıcı ilaçlar kullanılması yerine; günde yaklaşık olarak 2 litre civarında su içmek, bol bol lif içeren ve oldukça doğal bir beslenme şekli tercih edilmesi gerekmektedir. Özellikle 20 ile 50 yaş aralığı grubundaki bireylerin diyetlerinde bulunan günlük lif oranı, erkeklerde ortalama olarak 40 gram civarında ve kadınlarda ise 25 gram civarında olması daha iyi olacaktır. Besin düzensizliğine sebep olmamak için diyetin içerdiği lif miktarı 50 gramı kesinlikle aşmamalıdır. Bunun yanı sıra tavsiye edilen, tüketilmesi gereken besinlere gelirsek; tahıl, bakliyat, soya fasulyesi, arpa, pirin ve buğday, sebze ve meyvelerin dengeli bir şekilde düzenli olarak alınması bağırsak hareketlerini oldukça arttırmaktadır ve kabızlık ile mücadelede oldukça yararlı olur. Basur yani halk arasında bilinen adı ile basur için meyvelerden alınması gereken vitaminler; A, B, C, E ve bunların yanı sıra çinkonun da düzenli bir şekilde alınması oldukça faydalı olacaktır.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]

D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?


Gün içerisinde yaklaşık olarak 10 ile 15 dakika arasındaki bir zaman aralığında güneş ışığı görmek güneş ışığını vücudunuz üzerinde hissetmek vücudun yeterince seviyede D vitamini üretmesine imkan tanımasına karşın D vitamini eksikliği de günümüz şartlarında insanlar arasında oldukça sık görülen bir durumdur. Ülkemiz içerisinde yapılan araştırmalara göre kesin olarak açıklanmış bir veri olmamasına karşı olarak dünya genelinde yetişkin nüfusun yaklaşık olarak %20’sinden fazlasının bu vitaminin eksikliğini yaşadığı düşünülmektedir. Yaşlı kadınlarda ise bu oran yaklaşık olarak %50’lere kadar çıkmaktadır. Cildimiz güneşin UVB ışınlarından da yararlanarak gerekli seviyede D vitamini üretme kapasitesine sahiptir. Bu vitaminin eksikliğinin yaygın olmasının nedenine gelecek olur isek D vitamini içeren gıdaların sayısının ve miktarının oldukça az olması ve bu gıdalarda vücudun ihtiyaç duyduğu kadar D vitamini bulunmaması durumu olabilmektedir.

Kış aylarında D vitamini eksikliği konumuzu da okumanızda fayda var ;

Peki D vitamini eksikliği belirtileri nelerdir?

d vitaminiDiğer vitamin eksikliklerinde de genellikle olduğu gibi kısa dönemli olan D vitamini eksikliğinde herhangi bir belirti görülmeme ihtimali oldukça yüksektir. Fakat belirli bir süre boyunca sürekli olarak devam eden D vitamini eksikliğinde aşağıdaki “erken dönem” belirtileri ortaya çıkabilmektedir;

  • Depresyon: D vitamini eksikliği durumunda genel olarak görülen depresyon çok şiddetli olmayabilir ve bunun yanında daha çok kendinizi “nedensiz olarak hüzünlü hissetmeniz olarak” tanımlanan ruh halinde olmanızdır. Bunun nedeni ise, beyin içerisinde üretilen ve ruh halinin düzenlenmesinde kullanılan serotonin seviyesinin D vitamini eksikliğine bağlı olarak yoğun bir miktarda düşmesidir.
  • d vitamini eksikliği belirtileriKemik Ağrıları: Özellikle güneşin kendini fazla göstermediği kış aylarında D vitamini eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan kemik ağrısı görülme riski büyük oranda artar. Bu kemik ağrıları eklem ağrılarından farklı olarak tüm vücut genelinde hissedilebilir ve bu şiddetli ola ağrılara halsizlik de eşlik edebilir.
  • Kasların Zayıflaması: D vitamini eksikliğinin ortaya çıkması halinde vücudumuzdaki kas dokusunun büyük bölümünü oluşturan ve iskelet kasları olarak adlandırılan kasların zayıflaması kaçınılamaz bir sonuç olabilmektedir. Eğer uzun süre boyunca geçmeyen eklem ağrıları hissediyor iseniz hemen bir doktora görülmekte fayda olabilir.

Daha sağlıklı sunabilmemiz için lütfen bizi değerlendirerek yorum bırakmayı unutmayın.

[ratings]